bilgieksenim.com

PhotoShop Günümüzde bir çok kişinin bilgisayarı öğrendikten sonra buna bağlı olarak interneti ve sosyal medyayı da öğrendiğini biliyoruz. Ve buna bağlı olarak da sosyal medyaya fotoğraf yüklemeyi de öğrendiğini biliyoruz. Son olarak buna bağlı olarak da insanların (çoğunun değil ama) photoshop derslerine merak saldığını da biliyoruz. Bu yüzden phptoshop derslerini en hızlı ve en profesyonel şekilde öğrenmek de istiyoruz. Ama hepimiz şunu da biliyoruz ki; bir çok bilgisayar dersi gibi photoshop dersleri de aceleye gelmez. Tabii eğer profesyonel olmak gibi bir amacınız varsa. Eğer profesyonel olmak istemiyorum, ben sadece bir kaç şeyi öğrensem yeter diyorsanız orasını bilemem. O zaman hızlı öğrenseniz de çok fazla sorun etmezsiniz. Çünkü neyi öğrenip neyi öğrenmediğinizi zaten bilmeyeceksiniz. Bu konuya daha sonra kısaca değineceğim ama şu anki konumuz "hızlı photoshop dersleri ile ne kadar profesyonel olacağımız." Not olarak şunu da belirtmek istiyorum: Ben photosho

Gmail for Work kelimelerinin Türkçe karşılıklarına baktığımız zaman "iş için e-posta" anlamına geldiğini görebiliyoruz. Gmail for Work'un amacı ise size özel e-posta adreslerini kolayca oluşturabilmenizi sağlamaktır. Özel e-posta denilen şey ise aşağıdaki örnekte gösterildiği gibidir. Örnek: yönetici@sirektinizinadi.com ya da admin@bilgieksenim.com gibi örneklendirilebilir. "sirketinizinadi" diye geçen yere sizin (kendinize ait) şirketinizin veya iş yerinizin ismi gelecek. Ayrıca bu isme ait 30 adet e-posta açabilme şansınız da var. Gmail for Work ile ilgili en çok merak edilen 4 soru. Gmail for Work ücretli mi, ücreti ne kadar? Evet, ücretli. Ama tam olarak fiyatını bilmiyorum. Eğer ki deneme hesabı ile kayıt olursanız bedava ama o da 30 gün geçerli. Gmail ve Gmail for Work arasında ne fark var? Gmail, şahsi şekilde kullanılan ve sadece bir kişide bulunan e-posta sistemidir. Gmail for Work ise toplu bir şekilde kullanılan e-posta sistemidir. Gma

Ve artık Şebek'li günler başlamıştı. Her geçen gün Minik'i de Edi'yi de unutuyor gibi oluyordum. Yanımda kalan tek kişi sadece ve sadece artık Servet'ti. Başka da hiç kimsem kalmamıştı. Edi öldükten sonra, kafesimde tek başıma kalmaya başladığımda Servet'in çoğu zaman benimle ilgili araştırmalar yaptığını görebiliyordum. Çünkü haklı olarak benim de ölmemden korkuyordu. Hatta bir ara bir kaç şey okuduktan sonra bana dönüp "seninle artık daha fazla vakit geçirmemiz gerekecek" dediğinde her şey daha net bir şekilde anlaşılmıştı. Benim tek başıma kalamadığımı, tek başıma kalmaktan tamamen nefret ettiğimi öğrenmişti. Bu kadar şeyi öğrendikten sonra da artık nereye gitse beni de götürüyordu diyebilirim. Örneğin şimdiye kadar çıktığı tüm tatillere beni de götürmüştü, büyük ihtimalle bundan sonrakilerde de beni götürmeye devam edecek. Ben de her zamanki gibi tekrar tekrar mutlu olacağım. Günler geçtikçe her şey daha iyiye gidiyordu artık. O gün de her şey

İlizyon ya da sihirbazlık, her ne diyorsanız artık. Bu dünyanın içerisine şu ana kadar nereden baktığınızı, hangi pencereden baktığınızı bilmiyorum. Bilmem mümkün de değil zaten "diyebilirsiniz". Ama bence mümkün. Hatta şöyle söyleyeyim; bunun için sihirbaz veya benzeri bir şey olmanıza da gerek yok. Sadece biraz düşünmek yetiyor. Örneğin sizin "ilizyon dünyasına" nereden baktığınızı bilmem gerekse, ben sadece "izleyici" cevabını veririm. Çünkü siz arama motorunuzda ilizyonun sırlarını veya hilelerini aradınız. Bu yüzden de bu siteye geldiniz ve bu yüzden de benim cevabımın doğru olması %99,9'luk bir orana denk geliyor. Şu ana kadar söylediklerim belki de hepinize saçma geliyordur ama gerçekten de sihirbazların sırlarını çözmek için sadece biraz düşünmeniz yetiyor. Nasıl mı? Gelin bir kaç tane ilizyon numarasını beraber inceleyelim. Kutunun içerisine koyulan hayvanı yok etme ve geri getirme ilizyonunun sırrı (hilesi) Hepimizin en çok g

Öncelikle FeedBurner 'inizi buradaki yazımda anlattığım gibi Türkçe yaparsanız az sonra okuyacaklarınız (yazdıklarım) sizin için daha anlaşılır olacaktır. Konumuza dönecek olursak; eğer ki sizlerde blogunuza e-posta adresleri ile kayıtlı olan kişileri görmek istiyorsanız aşağıdaki yolları izlemeniz gerekiyor. Ama bunun öncesinde bu işlemi ne için kullanabileceğinizi kısaca açıklamak isterim: Bu işlemi kullanarak, blogunuzu e-postası ile izleyen kişilerden istediklerinizi silebilir veya posta gönderimini durdurabilirsiniz. Eğer ki blogunuza kayıt olan kişi e-posta adresine gelen maili onaylamamış ise siz buradan kendisine ikinci bir mailin gitmesini sağlayabilirsiniz. Blogunuza e-postası ile kayıt olan kişilere özel mesaj göndermek istiyorsanız da burayı kullanabilirsiniz. Şimdi ise bu kişileri nasıl görebileceğimizi öğrenelim. 1- FeedBurner'inize Giriş Yapın Dikkat ederseniz abonelerin üzerini çarpı ile çizmişim, çünkü burada yazan abone sayısı her zaman hata

Öncelikle FeedBurner'i (RSS) tam olarak Türkçe yapamayacağınızı belirtmek isterim. Ama en azından bir kısmını Türkçe yapabilmek için aşağıdaki yolları teker teker yapmanız gerekiyor. 1- FeedBurner Hesabınıza Giriş Yapın Hesabınıza giriş yaptıktan sonra dil seçim bölümüne girin.  "Languages" 2- Diller arasında da görebileceğiniz gibi Türkçe bulunmuyor, bu yüzden; Englsh diline sağ tıklıyoruz ve "Bağlantı Adresini Kopyala" diyoruz. 3- Daha sonra kopyaladığımız bağlantı adresini "adres çubuğumuza yapıştırıyoruz". "en_US" yazan yeri aşağıdaki resimde olduğu gibi değiştiriyoruz. tr_TR olarak değiştiriyoruz ve "Enter" tuşuna basıyoruz. 4- FeedBurner [RSS] - Türkçe Oldu Gördüğümüz gibi, artık RSS'mizin bir kısmını Türkçe yapmış olduk. Artık RSS'nizdeki dil ayarlarını değiştirmediğiniz sürece her zaman Türkçe kalacak. Konu ile ilgili görüşlerinizi aşağıdaki yorum kutusundan gönderebilirsiniz

Son zamanlarda o kadar çok hikaye yazdım ki, bazıları uzun oldu, bazıları kısa. Bazılarını sizler ile paylaştım, bazılarını kendime sakladım. Şimdi ise (ilk kez) kendimden tam olarak bahsedeceğim bir hikaye yazacağım ve sizler ile paylaşacağım. " Blog yazmaya başlama hikayemi " yazacağım. Yaklaşık yedi yıl önce internet ile tam olarak tanıştım. Tam olarak dediysem de, sadece nasıl kullanılacağını, nasıl arama yapacağımı falan tam olarak öğrenmiştim ve dahası internette sadece komik videolar ve oyunlar olduğunu sanıyordum. Başka da hiçbir şey bilmiyordum. Her gün bilgisayara oturup oyunlar oynuyordum, her gün en az iki saat ve hiç bıkmadan oyun oynuyordum. Ta ki oynadığım bu oyunlardan biri için kuzenimin bir tane site kurmasına kadar. İçerisine oyunla ilgili bir kaç şey eklemişti ve aynı oyunu oynayan kişiler ile beraber konuşabileceğimiz bir chat eklemişti. Eski bedava sitelerdendi. Ben o ana kadar hiç de normal bir kişinin site kurabileceğini veya benzeri bir şey yap

Elimizde bulunan Sony Xperia Z1 telefonunu güncelledikten sonra  telefonumuzda şöyle bir hata oluştu ; Telefon ile arama yaptığımızda karşımızdaki kişi sesimizin kesintili (hışırtılı) geldiğini söylüyordu, ama biz kendisinin sesini tam olarak duyabiliyorduk. Daha sonra bir kaç kişiyi daha aradık ve herkes sorunun aynı olduğunu söylüyordu, bu yüzden telefonumuzun mikrofonunda sorun olduğunu düşündük ve garanti belgesi ile telefonu aldığımız yere gitmeye karar verdik. Ama bunun öncesinde telefonu tam olarak boşaltmamız gerekiyordu (fotoğraf, video, alınan notlar yedeklenmesi ve silinmesi gerekiyordu). Biz de telefonun içerisindeki her şeyin yedeğini aldıktan sonra telefonu fabrika ayarlarına döndürdük (telefonu sıfırladık) ve telefonu tekrar denemeye karar verdik. Sonucunda ise telefonun düzeldiğini gördük. Ama yinede telefonu aldığımız yere sorduk bunu, kendileri de eğer düzeldiyse garantiye göndermenize gerek yok dedi ve bizde göndermedik. Eve geldiğimizde telefonu tekrar gün

Hayatımızın bir çok yerinde grup arkadaşlarımız ile bir döküman ya da önemli bir belge hazırlama ihtiyacı duyabiliyoruz. Bu artık okulda veya iş yerinde, her an karşılaşabileceğimiz durumlardan bir tanesi. Eskiden olsa tüm grup arkadaşları bir kişinin evinde toplanır ve ona göre gerekli belgeleri hazırlardık ama Google Drive bu ihtiyacımızı da karşılayabiliyor. Tabii bu yüzden de tüm grup arkadaşlarınızın interneti ve bilgisayarı olması gerekiyor ya da en azından bir akıllı telefonu olması gerekiyor. Gerisi ise sadece bir kaç tıklama işlemine kalıyor. Çok basit bir kaç tıklama ile artık herkes kendi evindeyken Drive sayesinde tüm grup arkadaşları ile beraber belgelerini hazırlayabiliyor. Bu sayede de yağmur, kar, sıcak gibi bahanelerden kurtulup işimizi hemen halledebiliyoruz. Yapmamız gereken bir kaç tık ise şu şekilde; 1- Google Drive'nize Giriş Yapın   giriş yaptıktan sonra.  butonuna tıklıyoruz. Üst tarafta da gördüğünüz gibi karşımıza seçenekler çıkıyor

Iphone-6 Bu sene okulların açılmasından bu yana aklımda olan bir şeydi; Kendi paramı biriktirip laptop veya telefon almak. Benim aklımda öncelikle telefon almak var çünkü artık nerede olursam olayım blogumda bir şeyler paylaşmak istiyorum. Bu yüzden de akıllı bir telefona ihtiyacım var, kararlıyım, en azından telefon alacağım paranın yarısından fazlasını kendim toplayıp (gerisi ailemden olacak şekilde) kendi telefonumu almayı düşünüyorum "en kısa zamanda". Aslında her yerde blog yazmaktan ziyade, bazen aklıma gecenin bir vakti bir şeylerin gelmesi ve o an o şeyi yazmak istemem daha çok beni telefon almaya yöneltiyor. Ve salona gidip de bilgisayarı açmak yerine direkt telefondan aklımdaki şeyi yazmak istiyorum, çünkü sabahı bekleyince de aklımdaki şey kaybolup gidiyor veya artık o şeyi yazmak saçma geliyor. Bu yüzden dediğim gibi "kararlıyım" en kısa zamanda bir akıllı telefon alacağım. En az 10 - 15 yazım böyle çöpe gitmiştir diyebilirim (belki de daha fazlas

Yaklaşık bir haftadır, belki de daha da fazla zamandan beri uğraşıyoruz ama sonunda ortaya güzel bir şey çıkartabildik sanırım. Tabii kimsenin düşüncesini alamadım henüz ama bence önceki logolarıma göre bu bayağı iyi oldu. Hem bloguma farklı bir hava kattı, hem de ben farklılık yaratmayı sevdiğim için çok hoşuma gitti. Sizlere eski logolarımı gösterip de hiç kendimi bozmak istemiyorum. Bu yüzden sadece yeni logomu değerlendirirseniz sevinirim. Ama sizler logomu yorumlamadan önce ben bir kişiye (bana bir hafta boyunca uzaktan yardımcı olan) Hüsniye Hanıma teşekkür etmek istiyorum. Bir çok kişi sadece bu logo için mi bir haftadır uğraşıyorsunuz diye soracaktır muhtemelen.(Bana sormasa da, kendi kendine düşünecektir eminim.) Ama bu logonun önceleri de var. Örneğin ilk yaptığımız logoyu da ben çok beğenmiştim ama benim yaptığım bir hata yüzünden o logoyu kullanamamıştım. Hatam ise şuydu; Hüsniye Hanıma sloganımı yanlış vermiştim ve logonun yapılması gereken boyutunu kendisine söyl

Hayat bu, karşımıza belki tek bir yol koyar ve o yol boyunca ilerlemen gerektiğini söyler, belki de iki yol koyar, seç birini de sen de kurtul, ben de kurtulayım der. Ya da ne bileyim belki de hiç yol koymaz, kendi yolunu kendin yap ve o yoldan git der. Daha sonra da şunu ekler; "bu yolun geri dönüşü yok". Burada yoldan kastım, hayatın bize sunduğu seçenekler ve bu seçenekler sonucunda karşımıza tekrar tekrar çıkan yeni seçenekler. Buna kısaca karar vermek de diyebiliriz. Hayatımızın olmazsa olmazları "seçenekler / karar vermeler / ikilemler" Böyle düşününce her şey ne kadar da zormuş gibi geliyor değil mi? Sanki şimdiye kadar hiç kararlar almadık ve bu alacağımız ilk karar olacakmış gibi. Örneğin bu yazıyı sonuna kadar okumanız veya okumamanız ya da benim bu yazıyı bitirebilmem / bitirememem gibi bir sürü ikilem. Dediğim gibi bunlar aslında hayatımızın olmazsa olmazlarıdırlar ama biz "dur" diyene kadar. Tabii bunun farkında olmak da lazımdır. Ora

Belkide bugün yapacak çok işiniz vardır, ya da yarın. Belkide az sonra acil bir işiniz çıkacak ve koştura koştura oraya gideceksiniz. Bilemem ki, belki de sekiz aylık doğdunuz.. :) Bu saydıklarımı belkide yaşamışsınızdır, hatta illaki yaşamışsınızdır ki yaşamamışsanız bile, sizlere şu an uydurduğum bir çift sözüm var; "her insan elbet bir gün sabretmekten vazgeçip, koşacak, durmadan koşacak. Belki bir sona, belki de yeni bir başlangıca". -Hadi getir şunu. -Nerede kaldın? -Gelsene artık... -Neredesin sen? -Bu nedir ya biraz daha acele etsen tamamdık. Peki sabretmeyip, acele edip, sonunu hiç düşünmeden nereye doğru koşturuyoruz. Neyin acelesi bu? Yanlış anlamayın, ben hastaneye veya benzeri bir acil durumda acele etmekten bahsetmiyorum. Sadece en ufak bir şeyde bile durmadan bağırıp çağıranlara, durmadan "acele et" diyenlere benim lafım. Daha önce hiç şunu düşünme şansınız oldu mu mesela; "Hayatımızı hızlı yaşamamızın ya da yavaş yaşamamızın sonucu.&qu

Bir kere  daha sorularıma hemen cevap bulabileceğim yerleri kullanıp yararını görünce, sizlere de bunlardan bahsetmek istedim. Çünkü hepimiz insanız, ne zaman başımızın sıkışacağını bilemeyiz. Bir bakarsınız değişik bir sorun ile karşılaşırsınız, bir bakarsınız yolunda gitmeyen şeyler vardır. Bunların da neden böyle olduğunu, neleri düzeltmemiz gerektiğini her zaman araştırırız. Biliyorum ki sizler de bir çok kişi gibi araştırmalarınız da veya buna benzer bir çok şeyde en çok Google amcamızı kullanıyorsunuz ama şöyle bir şey de var ki; bazen aradıklarınızın cevabını bulamayabiliyorsunuz. Daha sonra da ne yapacağım diye kendinizi yiyip bitiriyorsunuz. Aslında yöntemler basit ama sanırım çoğu kişiye (Google amcaya oranla) zor geldiği için pek fazla kullanılmıyor. Ama halbuki şunun da çok iyi bilinmesi gerekiyor; eğer ki bir sorunla ilk kez siz karşılaşmışsanız, bu sorunun cevabını Google amcamız bulamayacaktır. Nedeni de şu; İnsanlar karşılaştıkları sorunun cevabını buldukları zam

Dostlarımın Gözünden Ben (Kapak) Sizler de okumuşsunuzdur bir yerlerde, hani olur ya bir hayvancık kendisini almaya gelen insandan önce korkar, daha sonra ona öyle bir alışır onu hiç bırakmak istemez, işte benim ve Servet'in ilişkisi de öyle başladı. Önce korktum, ne yalan söyleyeyim önce çok korktum. Çünkü tüm arkadaşlarımdan ayrılıyordum, artık onları göremeyecektim tıpkı yanımdaki kafeste kalan, şu an Serveti sevdiğim kadar çok sevdiğim, dostum Minik gibi. O da, bir gün kaldığımız yere gelen insan topluluğu ile birlikte gitmişti. Aslında o günden beri ne bir arkadaşım olmuştu ne de o günden beri insanları sevebilmiştim. Artık onlardan nefret ediyordum. Beni satmaya çalışan sahibimden bile nefret eder olmuştum. Ta ki o güne kadar. Servet beni almaya gelene kadar. Beni almadan önce tüm kuşlara göz gezdirmişti, etrafına bakınmıştı, beni satmaya çalışan sahibimle uzun uzun konuşmuştu. Hatta bir ara gözden kaybolmuştu ikisi de, daha sonra yanıma geri geldiklerinde ellerindek