Düşünce Kabızı veya Düşünce İshali Olmak
Hayatın içerisindeki her varlığın, her canın öyle güzel bir düzeni ve dengesi var ki... Döngüsel anlamda her gün yaptığımız şeylerden bihaber yaşıyor olduğumuzu düşünmeden
edemiyorum bazen. Mesela yemek yememiz. Yediklerimizi öğütmemiz ve
sonuç olarak bir boşaltım yapma sürecimiz. Sürekli içerisinde bulunduğumuz döngülerden sadece bir tanesidir. Düşünce kabızlığı konusuna girmeden önce gelin birlikte sürekli yaptığımız, sonsuz döngü içerisinde
olduğumuz bu konuyu biraz inceleyelim.
Hepimizin bildiği gibi, yaşamımızı devam ettirebilmemiz için vücudumuz enerjiye ihtiyaç duyar. Vücudumuzun bu ihtiyacını da tükettiğimiz yiyecekler sayesinde karşılarız. Tükettiğimiz her şeyi önce bir güzel öğütür sonra da gereksiz kısımlarını dışarı atarız. Bizim için gerekli olan enerji de bu sayede
karşılanmış olur. Tabii burada varmak istediğim sonuç şu; tükettikten sonra, tükettiğimiz şeyi öğüttük ve sonuçta bir çıktı, bir "üretim" gerçekleştirdik. Ürettiğimiz bu şeye isterseniz dışkı deyin, isterseniz sansürleyerek(!)
b*k deyin. Sonuç olarak sonsuz bir döngü içerisinde bu üretimi gerçekleştiriyoruz...
Şimdi farklı bir bakış açısıyla, yukarıdaki konuyu beynimiz üzerine
yormayı deneyelim. Düşünce kabızı olmanın ne demek olduğunu
sorgulayalım...
Her ne kadar hatırlamasak da doğduğumuz günden beri, belki de annemizin karnında belli bir olgunluğa geldiğimiz andan itibaren sürekli
beynimiz veri topluyor. Durmadan yeni şeyler öğreniyoruz. Öğrenirken sürekli tüketiyoruz. Nasıl tüketiyoruz? Sürekli birinin veya birilerinin düşüncelerini beynimize yediriyoruz. Bu
sayede beynimizde bir sürü veri ve bilgi birikmeye başlıyor... Mükemmel!
İşte asıl iş şimdi başlıyor. Bu veri ve bilgileri öğütüp, üretime geçmemiz gerekiyor artık! Yoksa olacaklardan hiç kimse
sorumlu değil. Kendimizden başka...
Beynimizde depolamak üzere, bazen
isteyerek, bazen de dikteyle(!) belki bir gün kullanırım diye aldığımız veri ve bilgiler beynimizde
birikir, birikir, birikir ve düşünsel olarak kendimizi bir noktadan
sonra patlayacak gibi (sıkkın) hissetmeye başlarız. Ve eğer ki üretime geçmez, sürekli tüketmeye devam edersek;
"PATLADIM" deriz. Daha fazla öğrenemeyiz. Sizce de her şey çok açık değil mi?
Düşünsenize, yediniz, yediniz, yediniz
ve bir türlü o
yediklerinizi bir üretime çeviremediniz. Maazallah, cidden patlarsınız!
İşte bu yüzden tükettiğimiz bilgi, beceri ve verileri bir an önce öğütmemiz gerekiyor. Yani beynimize
ilettiğimiz her türlü veri üzerine düşünmemiz gerekiyor. Ondan sonra da beynimizin gerekli şeyleri depolayıp,
gereksizleri de namı diğer çöp kutusuna veya "şimdilik gereksizler" klasörüne taşımasına olanak sağlamamız gerekiyor.
Yoksa olan şu oluyor: Üretmekten yoksun kalıyoruz... Bir diğer tabirle,
düşüncelerimiz beynimizin ucunda kuruyup kalıyor! Düşünce kabızı oluyoruz!
Üretmek derken neyden bahsediyorum
peki?
Üretmek derken konuşmaktan da yazmaktan da bahsediyorum... Eğer bir şey hakkında bir şey tükettiyseniz
(düşünsel anlamda veya fiziksel anlamda bir iş öğrenmek
gibi) bu konuda bir üretim gerçekleştirmek zorundasınız. Farkındaysanız hayat bunu zorunlu kılmış. Tıpkı vücudumuzun sürekli aynı şeyi tekrarlaması gibi...
Yoksa olacaklar bellidir! Bir süre sonra
beyinsel anlamda kendi uydurduğum tabirle
"düşünce kabızı" oluveririz... Eski veriler yolu tıkar ve eski düşüncelerimiz beynimizin ucunda
kuruyuverir!
Bir de düşünce ishali
olmak diye bir şey var. İshal olunca da malum üretim yine
istenilen durumda olamaz. Mesela bazı bilim ve iş insanlarına bakın, düşünce ishali olanları hemen
anlarsınız. Kötü niyetle söylemiyorum, yanlış anlamayın... Kendi alanında o kadar başarılı, müthiş insanlar vardır ki, bazen
bakarsınız kendilerini ifade edemez duruma gelirler... Çünkü fabrika o an çok hızlı üretim yapmaya başlamıştır... Bu durumda kişi düşüncelerini yavaşlatması gerekir. Bu durum için bazı iş insanı veya bilim insanlarının orman yürüyüşleri, bazılarınınsa nefes egzersizleri vs. yaptıklarını duyarız. Bence sebebi budur: Tekrar
dengeye kavuşup, doğru çıktıyı, doğru üretimi gerçekleştirebilmek.
Sonuç olarak benim anladığım şu; eğer düşünce kabızıysak tükettiklerimiz üzerine düşünmeye başlamamız gerekiyor. Bir üretim sağlamamız gerekiyor. Bunun için, öğrendiklerimizi
birilerine sözlü olarak veya kendimizce yazılı olarak anlatabiliriz. Maksat beynimizin işini yapmasına olanak sağlamak, yolu tıkamamak… Eğer ki düşünce ishaliysek de düşüncelerimizi sakinleştirmeye, yavaşlatmaya ihtiyacımız var. Her iki anlamda da üretimin
dengede olması şartı arandığına dikkatinizi çekmek
isterim.
Harika bir yazı, hayat dengeyle güzel. Denge hangi tarafa doğru bozulursa sorunlar başlıyor. Doğru çıktı sağlıklı düşünmekten geçiyor. Toplum şu sıralar tam bir düşünme kabızlığı içinde, herkes yerine biri düşünsün istiyor. Umarım bir gün sağlıklı düşünmeye başlayabiliriz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Dileğinize katılıyorum. Umarım bir gün sağlıklı düşünmeye başlayabiliriz.
Sil