Artıklarla Besleniyoruz Aslında


Etrafımız gerekli/gereksiz bir sürü bilgiyle çevrelenmiş durumda...
Bilgi edinmeye doymuşuz ama artık'larla besleniyoruz aslında...
Mesela,
Artık ben insanların yalan söylediğine inanmıyorum!
Çünkü,
Herkes kendi doğrularına körü körüne inanmış durumda..

Bu kısa şiir tüm duygularımı içtenlikle yansıtıyor mu bilmiyorum. Bu yüzden, anlatmak istediklerimi biraz daha açmak istiyorum.

Hani ışık hiç olmazsa göremeyiz ve çok olursa da gözlerimiz kamaşır yine göremeyiz ya işte öyle bir durumla karşı karşıyayız aslında. Eskiden bilgi azlığından yakınan toplumlar bir ara dengeye ulaştılar ve önlerini gördüler. Şimdilerdeyse aynı toplumlar bilgi bombardımanından kör olmuş durumda-yız.

Eskiden insanlar gerçekten de bilgiye zar zor ulaşıyorlardı. Her yerde bilge insan yok, her yerde bir bilen yok, kitap veya benzeri bir obje desen o da yok. Bir çok yer karanlık... Şimdilerde ise çok garip.
Bunu şöyle anlatayım, bir konu ile ilgili büyükçe bir bilgi pastası düşünün, hepsini yiyebilirsiniz tamam mı? Çünkü, TedX'teki bilge insanlara ulaşmak çok kolay artık, kitaplar desen tılsımlısı bile var, google en gözde köleniz zaten, ne deseniz yapıyor...

Ve bunca bilgi arasında biz ne yapıyoruz biliyor musunuz? Gözlerimiz kamaşmış... Sadece pastanın bizim önümüze atılan artıkları ile doymaya çalışıyoruz. Bu yüzden, "artık ben buna değil şuna inanıyorum" diyenlerin sayısı hızla artıyor. Hızlı değişimler, hızlı yaşanması gereken hayatları doğuruyor. Gitgide hızlanıyoruz... Elbette burada artıkları önümüze bırakan algoritmalardan bahsediyorum.

O algoritma bize "artık böyleymiş", "yol artık buradanmış" dedirtebiliyor. Bizler de büyük bir bilgi pastasından küçük bir dilimi, kendimize artanı yeyip konuşmaya başlıyoruz ve sanki tüm pastayı yemişçesine susmak bilmiyoruz... Yok tadı şöyleydi de, içinde kesin tur-şu da vardı da falan filan...

Gerçi eskiden de böyle değil miydi sanki? Az bilen yine çok konuşmuyor muydu? Cahilliklerinden mi? Asla! Her insan ilk deneyimini ve keşfettiği yeni şeyleri hemen birilerine aktarmak ister. Nedeni bu. Fakat farklı zamanları, farklı ama aynı şekilde yaşıyor olmamız gerçekten ilginç ve düşünülesi, merak uyandırıcı değil mi sizce de?

Bir de tabi o algoritmalar önümüze sürekli artıklar bırakıp bizim doymamızı bekliyorlar ya hani, belki canımızı çektirmeye çalışıyorlar da diyebiliriz. Bir süre sonra bizleri "ben bu kadar büyük pastayı yiyemem ki zaten", "nereme sokacam o kadar büyük pastayı?" gibi söylemlere inandırıyor da olabilir ve gerçekten canımız çekiliyor olabilir...

Tabii bunu düşünmemiz normal kabul edilirken ben; her yediklerimizin çıktısını verebilirsek sürekli boş bir yerimiz olacaktır diyorum. Farkında olursak bir şeyleri değiştirebiliriz diyorum.

Bakmayın öyle, biraz gelişigüzel ve hızlıca yazdım... Siz de aşağıdaki yorum kutusunu kullanarak düşüncelerinizin çıktısını verin ki pastanın tamamı midenize sığsın.

Yorumlar

  1. Genel çerçevede size katılıyorum, ancak bilgi silahtır. Bildiğiniz kadar savaşabilirsiniz. Bizim toplumda en büyük sıkıntımız bilinç ve bilgiye ulaşımdaki muhalefet. Önemli sayılabilecek oranda insan da öğrenmeyi reddediyor ve kişisel gelişimden tamamen soyutlanıyor. Bu kişiler sürekli, bilen birilerinin arkalarından, doğru ya da yanlış davranış biçimlerine bile bakmadan, gitmeye meyilli. Oysa kabullenmediği gelişimi gösterse, kendisi de düşünmeye başladıkça bilgi, dolayısyla bilinç düzeyi artacak. Bilinçli toplumların yaşam kalitesi de ciddi şekilde artar.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Dikkat! Konu ile ilgili özgürce yorumunuzu yazabilirsiniz fakat lütfen yazacağınız yorum konu ile alakalı, hakaret içermeyen ve düzgün bir Türkçe ile yazılmış olsun. Aksi takdirde yorumunuz "spam" olarak kabul edilecektir. İlginiz için teşekkür ederim.